7 Kasım 2017 Salı

YILMAZ KURT, KARAİSALI'DAKİ MENEMENCİ AHMET BEY MEZARI İÇİN BU NASIL ÇEVİRİ



                               MENEMENCİ AHMET'İN MEZARINA VARDIĞIMDA

                         27 Ekim 2017 ve günlerden de Cuma idi. Bir konferans vermek üzere gelmiştim Karaisalı'ya. Öğleden sonra şehir merkezindeki tarihi camiye uğradım. Kısa süre önce caminin avlusunda bulunan Menemenci Ahmet Bey'in mezarında bulunan daha önceden benim tavsiyem üzerine konulan kitabe levhasının değiştirilmesinden de haberim vardı.
    Bir tarihçi olarak benim metnini yazdığım Menemenci Ahmet bey'in mezar taşı levhasını hatalı bulan Yılmaz KURT,  Belediye nezdinde girişimde bulunarak değiştirilmesini istemiş ve kabul olmuş olacak ki kaldırılarak yerine kendisinin yazdığı mezar taşı çeviri levhasının konmasını sağlamış. buraya kadar olanlar  için söyleyecek bir şey yok. Türkiye'de Çukurova tarihi üzerine otorite olarak bilinen, 16. yüzyıl Adanası ile ilgili olarak kalın kalın kitaplar yayınlayan Yılmaz kurt'un, en nihayet bir mezar taşındaki Osmanlıca metni okuması ve Türkçeye çevirmesi onun için çok kolay bir çalışma olarak da görülebilir ilk anda.
    Ancak Yılmaz Kurt'un menemenci Ahmet Bey için kendi ünvan ve ismini vererek yaptığı çeviri metnine dikkatle baktım.
    Mezar taşı  kitabesini Latinceye çevirirken yazdıkları:

    "Ah mine'l- mevt 
Karaisalu sancağı akdem 
Hanedanı mekarim ünvanından
Merhum mağfur el muhtaç 
İla rahmeti Rabbihi el-gafur
Menemencizade es-seyyid 
El-hac Ahmed Bey Efendi'nin 
ruhu içün el-fatiha
Sene:12..

   Şimdi bir de Yılmaz Kurt'un sadeleştirilmiş Türkçe yazısına bakalım:
    Ah ölüm..
Karaisalı sancağı en eski, ünvanı 
cömertlikler olan hanedanından 
Rahmete erişmiş, yargılanmış,
günahları örtücü olan  
Rabbinin rahmetine muhtaç
Menemencioğlu Es-seyyid,
El-hac Ahmed Efendi'nin ruhu için el-fatiha
sene 12..(1214) (1214 H./1799 M.)
................................................................................

Ünvanının "Prof.Dr" olduğunu özellikle levhaya yazdıran Yılmaz Kurt'un yaptığı çalışmayı yakından gözden geçirelim:

 Çeviride yapılan ilk hata "Akdem" kelimesini çevirirken "En eski"olarak bilgilendirmesidir. "Akdem" sözcüğünün Osmanlıca'daki eş anlamlısı "Kadim" kelimesidir. bunun da anlamı "Eski"dir.
"En eski" olarak çeviri yapmak, tarih biliminin zaman çerçevesini zorlamak olur. Neye göre en eski sorusunun cevabının verilmesi gerekir. Karaisalı'ya isim veren Ramazanoğulları'na bağlı Karaisa Bey adındaki Türkmen Beyi için bu  bilgilendirme yapılmış olsa belki doğru kabul edilebilir.

 TARİH BİLİMİNİN KABUL EDEMEYECEĞİ ÇEVİRİ HATASI

 Önce Menemenci Ahmed Bey'in mezar taşındaki çeviriye bakalım:

Merhum mağfur el muhtaç 
İla rahmeti Rabbihi el-gafur

 Şimdi bir de aynı yazının çevirisine bakalım:

Rahmete erişmiş, yargılanmış,
günahları örtücü olan  
Rabbinin rahmetine muhtaç
.....................................
ÇEVİRİNİN DOĞRUSU 

Mezar taşındaki yazılı olanların doğru  çevirisi ise aşağıdaki şekilde olmalıydı: 

"Bağışlayıcı olan Rabbi'nin rahmetine ve bağışlamasına muhtaç olan rahmetli" olmalıydı. 

......................................................................
YILMAZ KURT'A SORUYORUZ: 

 "Rahmete erişmiş, YARGILANMIŞ" 

ÇEVİRİSİ NASIL YAPILIR. 

İslam inancına insan öldüğünde "ameli" ile Allah'ın huzuruna çıkar.  Ölen bir insanın yargılanması ise bu dünyada olan bizler için mümkün değildir. Bu konuda ilmimiz kafi gelmez iken... 
"Mağfur" kelimesinin karşılığını nasıl "Yargılanmış" olarak çeviri metnine koyarsınız?

VELHASILI KELAM 

Sayın Yılmaz, çeviri levhasındaki  adınızın önünde olan "Prof.Dr." ünvanı ile birlikte   metnini yazdığınız Menemenci Ahmet Bey'in mezarındaki levhayı en kısa zamanda değiştirilmesini sağlayınız. 

..........................................................................................................................
            Tarihçi Cezmi YURTSEVER, Menemenci Ahmet Bey'in mezarındaki ölüm tarihi "sene" bölümünü gösteriyor. 
Cezmi YURTSEVER, Menemenci Ahmet Bey'in kitabeli mezar taşını gösteriyor. 








14 Ekim 2017 Cumartesi

DEMİRKAPI KONUSUNDA "YANILTANLAR"..."YANILANLAR"....


                                       DEMİRKAPI'YA GELEN BİR İNGİLİZ RESSAM

                           İngiltere'nin önde gelen Gravür ressamlarından W.H.Bartlett, 1836 yılı içinde Antakya_Payas yolunu izleyerek tarihi Kilikya'ya (Adana)  adım attığında tarihi kapıya geldi. Gördüğü tarihi kapının resmini çizdi. Kapının üzerinde örülü kemer ve yan duvarları sapasağlam ayakta duruyordu. Çizdiği resmin altına "Cilician Gates" (Kilikya Kapıları) yazdı. Bu kapıya Türkler "DEMİRKAPI"  adını vermişlerdi. Bir diğer ismi de "Karanlık Kapı" idi. Romalılar zamanında yapılan bu tarihi kapı tarihi antik Kilikya'nın doğuya doğru sınırlarının da bittiği yerde idi.
    Adı geçen tarihi kapı,Romalılardan sonra Bizans,İslam,  Haçlı, Ramazanoğulları, Osmanlı döneminde kervan geçiş yeri olarak kullanılmıştı. Ve tarihi özellilğini koruyordu, 1830'lu yıllara kadar...

                    "İFRAZI ZÜLKADRİYE"  KONUSU YAZILDIĞINDA  İSE
    Ümit Katrancı ismindeki tarihe ilgi duyan kişi, İfrazı Zülkadriye konusunda akademik tez çalışmaya karar verdi. Yılmaz Kurt'u n da danışmanlığında çalışmalarını sonuçlandırdı.

Katırancı, çalışmasında "...Timurkapu kurbunda (yakınında) Halep toprağıdır dediğimiz..." bilgisini Osmanlı Arşivindeki MAD,8458-48 ve Yılmaz Kurt'un "Çukurova Tarihi Kaynakları-III" yayınında 1572 tarihli Adana Sancak Mufassal Defterinde yazılı olan belgeyi kaynak olarak gösterdi.

                   KATIRANCI;  yazdıklarının akademik metodla yazılmasını esas alarak "TİMUR_KAPU" yı doğru olarak kabul etti.  Katırancı'nın "TİMURKAPU" diye bir kapı var mıdır, yok mudur, bunu mukayese edecek, belgeye eleştiri getirecek zamanı yoktu. Bahsi geçen kapı'nın bulunduğu coğrafyaya Adana'ya gelerek araştırmalar yapması da mümkün olmadı. Belge ve kaynaklar ne diyiorsa doğru kabul edip Lisans tez çalışmasına da öylece yansıttı.

                 YILMAZ KURT'UN "TİMUR KAPU" BELGESİ

Yılmaz KURT, 2005 yılında yayınladığı 1572 tarihli Adana Sancağı Mufassal Tahrir Defterinde , 1691 yılında gerçekleşen Adana, Kınık, Maraş, Üzeyir  sınır tespiti için kurulan içlerinde Ramazanoğlu Sadık Bey'in de bulunduğu komisyonun yaşlı insanlar ve tarihi defterlerdeki yazılı olan bilgileri okuyarak verdiği karar ile "...Timurkapı'dan Misis'e varınca mürur u ubur eden (geçen).."çeviri bilgisi olan belgeyi kullandı.
    Belgenin Osmanlıca yazılış aslına baktığımızda, bahsi geçen belgeyi 1691 yılında yazan katip "Timur Kapı" olarak yazmıştı.  İsterseniz belgenin aslına ve çevirisi de bakalım.

                                           
                                       Belge içinde katip "Timur-kapu" yazıyor.

                                            Belgenin aslından tamamının görüntüsüdür.


BELGEYİ YAZAN KATİP "TİMURKAPI" OLARAK HATALI YAZMIŞ OLMASINA RAĞMEN 

Buraya kadar yapılan açıklamalar 1691 yılında gündeme gelen Adana ve çevresinin sınır tespiti olayında kurulan komisyon kararını defterlere yazan katibin "hatalı" olarak "TİMUR-KAPI" yazmasını, bu belgeyi görerek aynen çeviri yapan Yılmaz KURT ve Ümit Katrancı'nın da bilerek veya bilmeyerek aynı hataya düşmeleri ile sonuçlanmıştır. 
Yılmaz Kurt'un, okuduğu belgedeki tuhaflığı görmesi ve belgeye eleştiri yapması dip not düşmesi gerekirken bunu yapmamakla "katip" hatasını yayınına aynen yansıtmıştır.

AYNI OLAYIN BELGESİNİ AKİF TERZİ "DEMİRKAPI" OLARAK OKUDU. 
1691  tarihli hudud tespit karar belgesi  Osmanlı Arşivi MAD.d, 8458-58'de bulunan belgede aynı  "Demirkapı'dan Misis'e varınca" olarak çeviri yaparak yayınlamıştır(Bak. Arşiv Belgelerinde Osmaniye, s. 147). 

Akif Terzi'nin çevirisinde "Demirkapı" yazıyor.
Belgenin aslı. BOA,MAD.8458-58
.....................................................................................

MASA BAŞINDAN TARİH YAZILIRSA 
Yılmaz kurt ve Tarih lisans tezini hazırlayan Ümit KATRANCI'nın 1691 tarihli "sınır belirleme" belgesini yazılı olan "TİMURKAPI" nın  "Katip hatası olduğuna dikkat çekmeden dip not'ta açıklama yapmadan aynen kullanmış olmaları, belge sorgulama- eleştirmesi (diplomatika) yapmadan kullanmalarının örneğidir. 
Ümit olunurn ki ayna belgenin yer aldığı yeni araştırma ve yayınlarda bu uyarı ve eleştiriyi dikkate alırlar. 
Cezmi YURTSEVER, Özgür Tarihçi