7 Kasım 2017 Salı

YILMAZ KURT, KARAİSALI'DAKİ MENEMENCİ AHMET BEY MEZARI İÇİN BU NASIL ÇEVİRİ



                               MENEMENCİ AHMET'İN MEZARINA VARDIĞIMDA

                         27 Ekim 2017 ve günlerden de Cuma idi. Bir konferans vermek üzere gelmiştim Karaisalı'ya. Öğleden sonra şehir merkezindeki tarihi camiye uğradım. Kısa süre önce caminin avlusunda bulunan Menemenci Ahmet Bey'in mezarında bulunan daha önceden benim tavsiyem üzerine konulan kitabe levhasının değiştirilmesinden de haberim vardı.
    Bir tarihçi olarak benim metnini yazdığım Menemenci Ahmet bey'in mezar taşı levhasını hatalı bulan Yılmaz KURT,  Belediye nezdinde girişimde bulunarak değiştirilmesini istemiş ve kabul olmuş olacak ki kaldırılarak yerine kendisinin yazdığı mezar taşı çeviri levhasının konmasını sağlamış. buraya kadar olanlar  için söyleyecek bir şey yok. Türkiye'de Çukurova tarihi üzerine otorite olarak bilinen, 16. yüzyıl Adanası ile ilgili olarak kalın kalın kitaplar yayınlayan Yılmaz kurt'un, en nihayet bir mezar taşındaki Osmanlıca metni okuması ve Türkçeye çevirmesi onun için çok kolay bir çalışma olarak da görülebilir ilk anda.
    Ancak Yılmaz Kurt'un menemenci Ahmet Bey için kendi ünvan ve ismini vererek yaptığı çeviri metnine dikkatle baktım.
    Mezar taşı  kitabesini Latinceye çevirirken yazdıkları:

    "Ah mine'l- mevt 
Karaisalu sancağı akdem 
Hanedanı mekarim ünvanından
Merhum mağfur el muhtaç 
İla rahmeti Rabbihi el-gafur
Menemencizade es-seyyid 
El-hac Ahmed Bey Efendi'nin 
ruhu içün el-fatiha
Sene:12..

   Şimdi bir de Yılmaz Kurt'un sadeleştirilmiş Türkçe yazısına bakalım:
    Ah ölüm..
Karaisalı sancağı en eski, ünvanı 
cömertlikler olan hanedanından 
Rahmete erişmiş, yargılanmış,
günahları örtücü olan  
Rabbinin rahmetine muhtaç
Menemencioğlu Es-seyyid,
El-hac Ahmed Efendi'nin ruhu için el-fatiha
sene 12..(1214) (1214 H./1799 M.)
................................................................................

Ünvanının "Prof.Dr" olduğunu özellikle levhaya yazdıran Yılmaz Kurt'un yaptığı çalışmayı yakından gözden geçirelim:

 Çeviride yapılan ilk hata "Akdem" kelimesini çevirirken "En eski"olarak bilgilendirmesidir. "Akdem" sözcüğünün Osmanlıca'daki eş anlamlısı "Kadim" kelimesidir. bunun da anlamı "Eski"dir.
"En eski" olarak çeviri yapmak, tarih biliminin zaman çerçevesini zorlamak olur. Neye göre en eski sorusunun cevabının verilmesi gerekir. Karaisalı'ya isim veren Ramazanoğulları'na bağlı Karaisa Bey adındaki Türkmen Beyi için bu  bilgilendirme yapılmış olsa belki doğru kabul edilebilir.

 TARİH BİLİMİNİN KABUL EDEMEYECEĞİ ÇEVİRİ HATASI

 Önce Menemenci Ahmed Bey'in mezar taşındaki çeviriye bakalım:

Merhum mağfur el muhtaç 
İla rahmeti Rabbihi el-gafur

 Şimdi bir de aynı yazının çevirisine bakalım:

Rahmete erişmiş, yargılanmış,
günahları örtücü olan  
Rabbinin rahmetine muhtaç
.....................................
ÇEVİRİNİN DOĞRUSU 

Mezar taşındaki yazılı olanların doğru  çevirisi ise aşağıdaki şekilde olmalıydı: 

"Bağışlayıcı olan Rabbi'nin rahmetine ve bağışlamasına muhtaç olan rahmetli" olmalıydı. 

......................................................................
YILMAZ KURT'A SORUYORUZ: 

 "Rahmete erişmiş, YARGILANMIŞ" 

ÇEVİRİSİ NASIL YAPILIR. 

İslam inancına insan öldüğünde "ameli" ile Allah'ın huzuruna çıkar.  Ölen bir insanın yargılanması ise bu dünyada olan bizler için mümkün değildir. Bu konuda ilmimiz kafi gelmez iken... 
"Mağfur" kelimesinin karşılığını nasıl "Yargılanmış" olarak çeviri metnine koyarsınız?

VELHASILI KELAM 

Sayın Yılmaz, çeviri levhasındaki  adınızın önünde olan "Prof.Dr." ünvanı ile birlikte   metnini yazdığınız Menemenci Ahmet Bey'in mezarındaki levhayı en kısa zamanda değiştirilmesini sağlayınız. 

..........................................................................................................................
            Tarihçi Cezmi YURTSEVER, Menemenci Ahmet Bey'in mezarındaki ölüm tarihi "sene" bölümünü gösteriyor. 
Cezmi YURTSEVER, Menemenci Ahmet Bey'in kitabeli mezar taşını gösteriyor. 








14 Ekim 2017 Cumartesi

DEMİRKAPI KONUSUNDA "YANILTANLAR"..."YANILANLAR"....


                                       DEMİRKAPI'YA GELEN BİR İNGİLİZ RESSAM

                           İngiltere'nin önde gelen Gravür ressamlarından W.H.Bartlett, 1836 yılı içinde Antakya_Payas yolunu izleyerek tarihi Kilikya'ya (Adana)  adım attığında tarihi kapıya geldi. Gördüğü tarihi kapının resmini çizdi. Kapının üzerinde örülü kemer ve yan duvarları sapasağlam ayakta duruyordu. Çizdiği resmin altına "Cilician Gates" (Kilikya Kapıları) yazdı. Bu kapıya Türkler "DEMİRKAPI"  adını vermişlerdi. Bir diğer ismi de "Karanlık Kapı" idi. Romalılar zamanında yapılan bu tarihi kapı tarihi antik Kilikya'nın doğuya doğru sınırlarının da bittiği yerde idi.
    Adı geçen tarihi kapı,Romalılardan sonra Bizans,İslam,  Haçlı, Ramazanoğulları, Osmanlı döneminde kervan geçiş yeri olarak kullanılmıştı. Ve tarihi özellilğini koruyordu, 1830'lu yıllara kadar...

                    "İFRAZI ZÜLKADRİYE"  KONUSU YAZILDIĞINDA  İSE
    Ümit Katrancı ismindeki tarihe ilgi duyan kişi, İfrazı Zülkadriye konusunda akademik tez çalışmaya karar verdi. Yılmaz Kurt'u n da danışmanlığında çalışmalarını sonuçlandırdı.

Katırancı, çalışmasında "...Timurkapu kurbunda (yakınında) Halep toprağıdır dediğimiz..." bilgisini Osmanlı Arşivindeki MAD,8458-48 ve Yılmaz Kurt'un "Çukurova Tarihi Kaynakları-III" yayınında 1572 tarihli Adana Sancak Mufassal Defterinde yazılı olan belgeyi kaynak olarak gösterdi.

                   KATIRANCI;  yazdıklarının akademik metodla yazılmasını esas alarak "TİMUR_KAPU" yı doğru olarak kabul etti.  Katırancı'nın "TİMURKAPU" diye bir kapı var mıdır, yok mudur, bunu mukayese edecek, belgeye eleştiri getirecek zamanı yoktu. Bahsi geçen kapı'nın bulunduğu coğrafyaya Adana'ya gelerek araştırmalar yapması da mümkün olmadı. Belge ve kaynaklar ne diyiorsa doğru kabul edip Lisans tez çalışmasına da öylece yansıttı.

                 YILMAZ KURT'UN "TİMUR KAPU" BELGESİ

Yılmaz KURT, 2005 yılında yayınladığı 1572 tarihli Adana Sancağı Mufassal Tahrir Defterinde , 1691 yılında gerçekleşen Adana, Kınık, Maraş, Üzeyir  sınır tespiti için kurulan içlerinde Ramazanoğlu Sadık Bey'in de bulunduğu komisyonun yaşlı insanlar ve tarihi defterlerdeki yazılı olan bilgileri okuyarak verdiği karar ile "...Timurkapı'dan Misis'e varınca mürur u ubur eden (geçen).."çeviri bilgisi olan belgeyi kullandı.
    Belgenin Osmanlıca yazılış aslına baktığımızda, bahsi geçen belgeyi 1691 yılında yazan katip "Timur Kapı" olarak yazmıştı.  İsterseniz belgenin aslına ve çevirisi de bakalım.

                                           
                                       Belge içinde katip "Timur-kapu" yazıyor.

                                            Belgenin aslından tamamının görüntüsüdür.


BELGEYİ YAZAN KATİP "TİMURKAPI" OLARAK HATALI YAZMIŞ OLMASINA RAĞMEN 

Buraya kadar yapılan açıklamalar 1691 yılında gündeme gelen Adana ve çevresinin sınır tespiti olayında kurulan komisyon kararını defterlere yazan katibin "hatalı" olarak "TİMUR-KAPI" yazmasını, bu belgeyi görerek aynen çeviri yapan Yılmaz KURT ve Ümit Katrancı'nın da bilerek veya bilmeyerek aynı hataya düşmeleri ile sonuçlanmıştır. 
Yılmaz Kurt'un, okuduğu belgedeki tuhaflığı görmesi ve belgeye eleştiri yapması dip not düşmesi gerekirken bunu yapmamakla "katip" hatasını yayınına aynen yansıtmıştır.

AYNI OLAYIN BELGESİNİ AKİF TERZİ "DEMİRKAPI" OLARAK OKUDU. 
1691  tarihli hudud tespit karar belgesi  Osmanlı Arşivi MAD.d, 8458-58'de bulunan belgede aynı  "Demirkapı'dan Misis'e varınca" olarak çeviri yaparak yayınlamıştır(Bak. Arşiv Belgelerinde Osmaniye, s. 147). 

Akif Terzi'nin çevirisinde "Demirkapı" yazıyor.
Belgenin aslı. BOA,MAD.8458-58
.....................................................................................

MASA BAŞINDAN TARİH YAZILIRSA 
Yılmaz kurt ve Tarih lisans tezini hazırlayan Ümit KATRANCI'nın 1691 tarihli "sınır belirleme" belgesini yazılı olan "TİMURKAPI" nın  "Katip hatası olduğuna dikkat çekmeden dip not'ta açıklama yapmadan aynen kullanmış olmaları, belge sorgulama- eleştirmesi (diplomatika) yapmadan kullanmalarının örneğidir. 
Ümit olunurn ki ayna belgenin yer aldığı yeni araştırma ve yayınlarda bu uyarı ve eleştiriyi dikkate alırlar. 
Cezmi YURTSEVER, Özgür Tarihçi 







   

12 Ağustos 2016 Cuma

İNGİLİZLERİN DÜNYA TARİHİ KİTABININ KAHRAMANI AJAN LAWRENCE'NİN SIRITAN RESMİ

                             
                                             İngiliz tarih yazarlarının hazırladığı Dünya Tarihi Ansiklopedisi kitabının içinde ve son sayfalarda Osmanlı ile ilgili bilgiler verilirken casus Lawrence'nin Arap kıyafetli ve ayakta durur sırıtır bir resmine yer verilmiş.  1916 yılında Arap isyancıları yönettiği ve birkaç bir Arap savaşçı ile Osmanlı ordusunu yenilgiye uğrattığı hakkında açıklamalara da yer verilmiş.
     Tarihi konuları objektif olarak göremeyen Batılı tarihçiler için Çanakkale'nin, Türk kurtuluş Mücadelesi ve Atatürk'ün faszla bir önemi yok. Yazdıkları tarih kitabının konuları içinde bile isimlerinden bahsedilmiyor.  Batı'nın Türklere bakış açısının bir ürünü olan bu kitaplarda yer alan bilgiler yaşadığımız coğrafyada gözü olanların bilinç altında yaşattığı düşüncelerin de yansıması olarak görülebilir.
............................................................................................................................................................



11 Ağustos 2016 Perşembe

İNGİLİZ TARİHÇİLERİN BİLİMSEL NAMUSU

                                   
                                       İngiltere'den ziyaretime gelen bir hemşerimizin hediye ettiği Tarih kitaplarını incelemek üzere kapağını açtım. Sayfalarını da çevirdim. Kitabın kapağında "Dünya Tarihi Ansiklopedisi" Türkçe anlamlı yazı vardı. Ve kitap 250 sahife idi. Baskı tarihi de 2000 yılı idi. Baskı kalitesi, sayfa düzeni, içinde yer alan resim ve belgeler bakımından da çok başarılı bir yayın olarak görülüyordu.
    kitabın sayfalarını baştan sona gözden geçirdiğimde hayal kırıklığına uğradım. Türklere sadece 2 sayfa ayrılmıştı. Bunun da 1 sayfasında Osmanlı, diğer sayfasında da İran'daki Safevilere yer verilmişti.
     Türkler ile ilgili sayfanın göbeğinde de 1571 yılında Osmanlı donanmasının İnebahtı'da yenilgisi anlatılıyordu. Bunun dışında ne İpekyolu tarihinde ve ne de İslam tarihi ile eşleşen dönemde Selçuklu ve Osmanlı'ya yer verilmemişti. 1.Dünya Savaşı kısmında da Türkler yoktu. Özetle söylemek gerekirse bilimin merkezi ve medeni görünen Batı'nın bir ülkesi İNGİLİZ TARİHÇİLER, dünya tarihinin sayfaları arasında Türkleri görmek istememişlerdi.
    Oysa bilimsel ahlak ve bilim namusu, olaylara ön yargısız, gerçekçi bakmayı gerektiriyordu.
   Baskı kaliteis bakımından çok başarılı olan kitap içinde İngiltere'nin dünyayı yönetmesi düşüncesi ön planda tutulmuştu. İngilizler akıllı, efendi ve güçlü, geri kalmış diğer toplumlar da onların önünde diz çöken itaatkarlar durumunda olan yaratıklar idi.  Ve bu kitap bu haliyle bilimsel namusun rafa kaldırıldığını gösteriyordu.
                                       Osmanlı'nın İnebahtı yenilgisini anlatan bilgiler

                                                 Osmanlı'yı anlatan kısa yazı
                                        Dünya Tarihi Ansiklopedisi kitabı

1 Ağustos 2016 Pazartesi

"UYDURMA" MAGARSUS İSMİNİN "VANER OLDUĞUNU" AÇIKLAYAN 1214 TARİHLİ BELGEDİR

                               -Osmanlı'nın son dönemleri 1800'lü yıllardan sonra Adana Yüreğir Ovası deniz sahilindeki harabe şehrin "MAGARSUS" olduğu Batılı orientalist, gezgin ve arkeologlar tarafından "tahmini olarak" uyduruldu. 
     Magarsus isminde bir antik kentinin olduğu hakkında tarihi belgeler günümüze kadar da bulunamadı. 
                              -Osmanlı Arşivinde Kanuni Sultan Süleyman dönemi Adana Sancak Tapu Defterlerinde Yüreğir Nahiyesi deniz sahilinde Vanir isminde bir şehrin bulunduğu bilgilerine ulaşıldı. 
                             Fransız Orientalist LANGLOİS, 1852/53 yıllarında antik kilikya'yı (Çukurova) bir baştan bir başa dolaştı. Batııl ülke Arşivlerine girdi. Ve 1863 tarihinde CARTULAİRE isimli belgelern kitabını yayınladı. Adı geçen kitapda "Melon toprakları içinde Vanrerium?Vaner" şehrinin bulunduğu belgesini yayınladı. 
                          Bahsi geçen belge Kilikya Ermeni Kralı II.Leon'un Hospitalier Şövalyelerine verdiği  Nisan 1214 tarihli ticari imtiyaz anlaşması idi. 




31 Temmuz 2016 Pazar

SARKEOLOG FATİH ERHAN, ATHENA MAGARSİYA TAPINAĞI'NI BULDU MU?






-Çukurova Yüreğir Ovası güneyi deniz kıyısında ve tarihi fenar yakınındaki tepelik alanın isminin 16. yüzyıl  Kanuni dönemi Osmanlı Arşiv Tapu defterlerinde VANİR olduğunu MAGARSUS isimli antik kent isminin de "Uydurma" olduğu gündeme geldi.  
-Basında gündeme gelen tartışmalardan sonra  MAGARSUS antik kent kazı sorumlusu sayın Fatih ERHAN'ın 14 Nisan 2016 tarihinde basına yansıyan açıklandı
.....................................



MAGARSUS’TA HEYECANLI BEKLEYİŞ
IHA
10 Nisan 2016 - 13:18
·         Milliyet.com.tr

Adana’nın Karataş ilçesinde kazı çalışmalarının hızla devam ettiği Magarsus Antik Tiyatrosu, turizme çok ciddi katkılar sağlayacak ‘ören yeri’ statüsü almaya hazırlanıyor. Titizlikle sürdürülen çalışmalar tamamlandıktan sonra tarih fışkıran bölgedeki diğer alanların kazılması planlanıyor.
Tarihi M.Ö. 5 ve 4. yüzyıllara dayanan Magarsus Antik Kenti’nde Kültür ve 
Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü Adana Müze Müdürlüğü başkanlığında 2013 yılında başlayan kazılar, hız kesmeden devam ediyor. Topraklarından tarih fışkıran Karataş’taki antik Magarsus’ta sürdürülen çalışmalarda tiyatronun oturma basamaklarındaki çalışmalar neredeyse tamamlandı. Orkestra ve sahne binasındaki kazıların da tamamlanmasıyla restorasyon ve konservasyon çalışmaları gerçekleştirilecek.
Antik tiyatroda incelemelerde bulunan Adana İl Kültür ve Turizm Müdürü Sabri Tari, Adana Müze Müdürü Nedim Dervişoğlu ve Kazı Danışmanı Dr. Fatih Erhan, çalışmalar hakkında bilgiler aktardı. İl Kültür ve Turizm Müdürü Sabri Tari, çalışmalar tamamlandıktan sonra karşılama ünitesi yapılacağını ve ören yeri statüsü için gerekli başvuruları gerçekleştireceklerini açıkladı. Ören yeri statüsünün bölgenin kalkınmasıyla birlikte kültür ve turizme katkı sağlayacağını kaydeden Tari, “Deniz, kum, güneş ve kültürle birleştiği bir bölgedeyiz. Başvurumuzun kabul edileceğine inanıyoruz. Çünkü bölge, potansiyel olarak bir nevi açık hava müzesi konumunda. Şu anda lokal bir şekilde sadece antik tiyatroda çalışma yapıyoruz ancak kazı alanı genişleyecek. Valilik olarak hazırladığımız stratejik planda 2017 ve sonrasında bu bölgenin turizm hareketliğinin artmasını öngörüyoruz. Ören yeri statüsüyle birlikte belki 
Efes, Side, Manavgat kadar olmayabilir ama iç turizmde çok ciddi hareketlilik olacağına inanıyoruz” diye konuştu.

“TURİZM AÇISINDAN ÖNEMLİ BİR DURUM”

Kazı Danışmanı Dr. Fatih Erhan ise yön levhalarının yapıldığını, karşılaşma ünitesi çalışmalarının da bu yıl içerisinde tamamlanacağını vurgulayarak, “Kentte yapılan bu bilimsel çalışmaları kurumsallaştırma yönünde atılmış çok büyük bir adım. Ören yeri statüsü kazandıktan sonra turizm açısından ultra önemli bir durum. Özellikle kazı açısından önemli katkı sağlayacak. Çünkü halihazırda Magarsus kentinde şuan toprak üzerinde bile tespiti yapılmış tiyatro dışında 
Athena Magarsia Tapınağı, stadion, sarnıçlar, hamamlar, Ortaçağ kalesi ve oldukça devasa bir kent suru kalıntıları toprak yüzeyinde görülüyor” dedi.

MAGARSUS ANTİK KENTİNİN TARİHİ

Antik Magarsus’un tarihi hakkında da bilgiler aktaran Dr. Erhan, şöyle devam etti:
“İlk başta Yunanlar’ın hakimiyetinin görüldüğü kent bir dönem Pers yönetiminde kalmış. Büyük İskender 330 yılında İssos’ta Pers kralını yenerek bölgeye hakim oluyor. M.S. 2’nci yüzyılda yaşamış olan antik coğrafyacı Arianos’un aktardığına göre; Büyük İskender bölgeye geldiği zaman hemen bulunduğumuz alanın kuzeyindeki alandan akan 
Ceyhan Nehri’nin üzerine bir köprü inşa ettirip önce Magarsus kentine geldiği, antik tiyatronun 200 metre kuzeyindeki Athena Magarsia Tapınağı’nı ziyaret ettiği, sunularda bulunduğu, daha sonra kentin efsanevi kent kurucusu Anflakos’un mezarını ziyaret ettiği, sonra da buraya çok yakın olan Mallos’a geçtiği aktarılır. Şu ana kadar yapılan araştırmalara göre kentin tarihi bundan sonra Selekos Krallığı hakimiyetinde kalmış. Daha sonra da Roma denetimine girmiştir. Roma denetimi bölgede M.S. 260 yılına kadar devam etmiş, ardından Doğu Roma İmparatorluğu bölgede hakimiyete başlamış. 4 ve 7. yüzyıllar arasında Bizans hakimiyeti, 8 ve 10. yüzyılda İslami seferlerle Abbasi dönemi yaşanmış. 10. yüzyıldan itibaren tekrar Bizans hakimiyeti başlamış fakat 12, 13, 14. yüzyıllarda Memluk hakimiyeti ortaya konulmuş. Daha sonra 15. yüzyılda Osmanlı’ya bağlı Ramazanoğlu Beyliği hakimiyetini görüyoruz. Daha sonra da doğrudan Osmanlı’ya bağlanıyor ve günümüze kadar tarihsel süreci geliyor.”
.............................................................................................
                                                                            1




..............................................................................................................................................................

                           MAGARSUS ANTİK KENTİNİN İSMİ "VANİR" Mİ? 

 


                        Tarihçi Cezmi YURTSEVER, Vanir harabe şehri ile ilgili belgeyi gösteriyor. 
                                1572 Tarihli       Osmanlı Tapu Defterinde Vanir Şehri ile ilgili yazılı olanlar 

Tarihçi Yılmaz Kurt, Çukurova Tarihi ile ilgili olarak  16. yüzyıl Osmanlı dönemi Arşiv belge ve defterlerinin  çevirisi ve yayınlarını yaparak bölge tarihinin karanlıkta kalan kaynaklarının aydınlanmasına büyük katkılar sağlıyor. Adana Sancağı'nın 1525, 1547, 1572 yıllarına ait Tapu-Tahrir defterlerinin de Türk Tarih kurumu tarafından yayınlanması ve bilgilerin kamuoyu ile paylaşılması önemli bir olay. Bütün bu çalışmalarından dolayı sayın Prof.Dr.Yılmaz Kurt'a teşekkürü hak etmiştir.
    Ancak sayın Kurt, 1572 tarihli Adana Sancak Tapu Defterinin okunması esnasında o yıllarda Yüreğir'e bağlı olan mezra ve köy  isimlerinin okunmasında  "Vanir şehri" kelimesini "Vanir nehri" okumasından dolayı bilmeyerek bir yanlış okumaya imza atmış olmasına rağmen aynı belgenin dikkati okunması sonucu  bilim dünyasının MAGARSUS olarak bildiği antik şehrin isminin gerçekte VANİR olduğu gerçeğinin de ortaya çıkmasını sağlamıştır.
    Adı geçen 1572 tarihli defterde Yılmaz Kurt'un Vanir ile ilgili çevirisi:
   "Mezburlar Yüreğir Nahiyesinde Vanir nam viran nehir kurbunda Od Kalesi demekle maruf iskeleye bazı evkatte  küffar gemileri çıkub ..." (Bak. Yılmaz Kurt, 1572 Tarihli Adana Sancağı Mufassal  Defteri,Ankara-2005, s. 127)
      AYNI BELGENİN DOĞRU OKUNMASI
     Adı geçen belgenin doğru okunması sonucudur:"Mezburlar Yüreğir Nahiyesinde Vanir nam viran şehirkurbunda Od Kalesi demekle maruf iskeleye bazı evkatte  küffar gemileri çıkub ..."
    Günümüz Türkçesine çevrilmesidir. "Bahsedilenler Yüreğir Nahiyesinde Vanir ismindeki   harabe şehir  yakınında ATEŞ KALESİ (Od Kalesi) demekle bilinen iskeleye bazı zamanlarda kafir gemileri çıkıp..."
   
    Yüreğir Ovasında ve deniz kıyısında  Piri Reis'in haritalarında da bahsedilen OD KALESİ,  sahildeki tepe üzerinde ışık saçan deniz fenerinden isim almıştır. Kalenin önünde antik Kilikya'nın en işlek deniz limanı kalıntıları vardır. Od Kalesi yanındaki harabe şehrin isminin VANİR olduğu Osmanlı'nın 1572 tarihli Adana Sancak Defterine de yazılmıştır.  Osmanlı Arşivinde bulunan 1525,1530,1547 yıllarında tutular Tapu defterleri ve Vanir ile ilgili valilik yazışma belgelerinde de bilgiler vardır.
    Vaner şehri, arkeoloji ve bilim dünyasına  yanlış isim tanımlaması yapılarak MAGARSUS olarak açıklanmıştır.  Görüştüğüm arkeologlar ve yöre tarihine ilgi duyanlar da MAGARSUS ismini doğrulayan her hangi bir belgenin  bulunmadığını, konunun tartışmalı olduğu görüşlerini açıklıyorlar.
     KÜLTÜR BAKANLIĞI, ADANA VALİLİĞİ, ADANA KÜLTÜR MÜDÜRLÜĞÜ VE ARKEOLOJİ DÜNYASINA ÇAĞRIMDIR

     Batılı orientalistler ve arkeologların "tahmini" uydurma görüşlerine dayanılarak Karataş deniz sahilinde ve fener yakınında bulunan kale ve çevresindeki harabelik şehre MAGARSUS ismi verilmiş, günümüze kadar da  bu isimle tanıtımlar yapılmıştır. Son yıllarda MAGARSUS Antik KENT TİYATRO kazıları devam eder ve bu tarihi şehrin gerçekleri gün ışığına çıkarılırken kimliğine esas olan MAGARSUS isminin en kısa zamanda değiştirilmesi gerekmektedir. Bu konuda  KÜLTÜR BAKANLIĞI, ADANA VALİLİ, ARKELOJİ VE BİLİM DÜNYASININ  çalışmalar başlatarak gerçekleri bilim dünyası ile paylaşmaları gerekmektedir.   Cezmi YURTSEVER, Tarihçi ,22 Temmuz 2016,Cuma
.............................................................................................................................................................




                               Sayın Tarihçi Yılmaz Kurt'un çevirisinde  Vanir nehri çevirisi

                                                1572 tarihli Adana Sancak Defteri yayını.